30 Mart 2012 Cuma

Ateizm Siyasal Bir Tercihtir

Ateizm özünde zihinsel bir olaydır, eylemle pek ilgisi yoktur. Ancak Dünya’nın şu anki global konjonktürü, ateizmi kendiliğinden bir siyasal eylem kılıyor.

Açımlayalım:

20. Yüzyıl’da marksistler, reel sosyalist, komünistler, ateizme tek tanrılı dinler kadar zarar verdi.

Eski SSCB ve Çin inançlılara epeyi zulüm uygulayınca, hatta Çin’inki ateist engizisyon olunca, demokrat ateizm / ateist demokrasi tanımı boşa gitmiş gibi oldu.

Bugün AB’de tanım muğlaklıkları var:

Liberal sosyalistler, hristiyan sosyalistler, hristiyan demokratlar var. Bunlar tanım gereği olmaz. Diğerlerini geçelim: Hristiyan demokrat hiç olmaz, katoliklikte ise hiç mi hiç olmaz. Papa’ların fetvaları nedeniyle olamaz.

İngiltere’nin sosyal demokrat, hatta sosyalist geçinen eski başbakanı Tony Blair, yalnızca karısı istiyor diye, katolik olabildi. Hiç kimse de bunu yadırgamadı. Böyle bir şey de olamaz, olmamalıydı, olmayabilmeliydi.

İngiltere’de liberal ve muhafazakar olarak 2 ayrı parti vardı. 1980’lerden itibaren gelen neo-liberalizm dalgaları, liberal ekonomik politikaları uygulamayı muhafazakarlara yükledi ve sonunda ABD’nin ‘neo-con’ları (yeni muhafazakarları) tanımlanmış oldu ama kuram eylemden çok sonra geldi.

Tony Blair, Thatcher’dan bile daha sağda edimlerde bulundu, kimsenin gıkı çıkmadı. Bu da olmayabilmeliydi. Türkiye bile ABD’ye daha fazla karşı koydu.

Böylece, siyasal tanım çatlağı giderek büyüdü.

Bugün AB’de ateist parti yok ama en güçlü blok, hristiyan demokratlar. Sosyal demokratlar aşırı oy yitirdi. Yitirir tabii, sosyal demokratlığını yapmazsan, kimse de sana oy vermez.

O zaman ne yapılacak?

Ateist demokrat veya demokrat atesit partiler kurulacak. Bunların birincil işlevi, AB’de Papa’ya ve Hristiyanlık-islam / Haçlı seferi-cihat ikilemine karşı cephe açmak olacak.

Türkiye’de Alevi platformu kurulabildiğine göre, ateist platform da kurulabilir. Başlangıçta katılım %ooo 1 - %oo 1 arasında olacaktır. Yani, 700-7.000 arasında insandan söz ediyoruz.

Bu oluşumlar, ateist nüfusun insan haklarını inananlara karşı koruyacak.

Alevi köyüne cami yapılamayacağı gibi, en yakın caminin 10 kilometre ötede olduğu mahalleler de, hatta 100 kilometreden fazla ötede olduğu komünler de kurulabilecek.

Ateistler çocuklarının nüfus kağıtlarının din hanesinin 18 yaşına kadar boş kalabilmesi hakkına sahip olacaklar.

Bunlar demokratik yollar. Gerçekte ise, İslam-Hristiyanlık cephesinin bugüne kadar demokrasiyi hiç takmadığını biliyoruz. Son 1.350 yıldır, İspanya-Filipinler arasındaki alandaki savaşların belki de yarısı bu dinler nedeniyle oldu. Dinsel katliamlarda öldürülenlerin sayısı milyonlarla ölçülüyor.

O nedenle artık ve şimdi ateist olmak siyasal bir tercihtir. Belli savaşımları göze almayı gerektirir.

Pasifist ateizm de olabilir, o da bir tercihtir. Çok çeşitli ateizmler olabileceğini daha önce kezlerce yazdım.

Bu da benim ateizmim.

(15 Haziran 2009)

Ateizme Saygı Duyulacak

Ateistler de Allah’ın kulu olduğu için değil, inançtan özgür oldukları için.

Kul olanlar özgür olamazlar.  O nedenle, din özgürlüğü olamaz,  din baskısı olur, oluyor da.

Ateistler Allah’ın kulu değillerdir. Onları Allah yaratmadı.

Var olan bir şeyin yaratılmasına gerek yok. Buna gerek duymayan mantıklar içeren dinler de var. İslam, Aristo Mantığı kendisine yedirildiği için böyle düşünülüyor. Bir şey ya var, ya da yok değildir. Fazladan puslu mantık vardır, onunla ‘hem var – hem yok şeyler’ tasarlanabilr, tasarlanmıştır da.

Birinin başkalarını da kendi gibi sanması gibi, herkesi kendisi gibi köle sananlar yanılıyorlar.

Ateizm bir insan hakkı olduğu için saygı duyulacak. İnsan haklarına o hakka sahip olanlar istemeden de uyulur. Ateizme hakaret edilmemesi gerektiğini, Müslümanlar’a anımsatmak üzücü ve ayıp bir durum.

Ateizm tek tanrılı dinlerin kendi mezheplerine ve diğerlerine mensup olanlara zulmünü durdurabileceği için ona saygı duyulacak.

Tek tanrılı dinler varken demokrasi yaratılamaz, yaratılamamıştır da. Ateizm demokrasi yaratabileceği için, ona saygı duyulacak.

(2 Ağustos 2011)

Tek Ateizm Değil, Ateizmler Vardır

Sıfır, tek, çok tanrılı dinlere göre ateizmler:

Budizm, taoizm, konfiçyusçuluk tanrısız dinlerdir. Tanım gereği ateisttirler, dolayısıyla onların ateizmi ateist-ateizm olacaktır. Yanısıra, komünist Çin’in yaptığı gibi, ateist engizisyon da olabilmektedir.

Ek olarak, Avrupa Hristiyanları’nda tanrısız din anlayışı giderek yoğunlaşmaktadır. Yani: İnsanlar, Tanrı’yı büyük işler için (örneğin Evren’in yaratılışı) için değil, küçük işler (örneğin pazar günü günah çıkarıp, yeni günahlar işleyebilmek) için kullanıyorlar. Böylelikle, Tanrı’nın yerini din, kilise veya birileri alıyor, psikanalistler bile almakta.

Bireyci ateizmler vardır, toplumcu ateizmler vardır.

Kendisine ateistler vardır, ateizmi yaymak isteyenler vardır. Ben kendine ateistlerdenim. Tüm teistlerden beynim adına tiksinirim. Ateistleri de zayıf bulduğum için sevmem.

Wikipedia’da başka ateizm ikilileri de var:


Saklı ve açık ateizm.

Güçlü ve zayıf ateizm.

Kuramsal ve uygulamalı ateizm.

Asıl sorun şurada:

Hristiyanlık’ın teolojisinde ve İslam’ın ilahiyatında hermenötik ve mantık olarak kullanılan Aristo’nun ‘Metafizik’i ateisttir.

Bu, şu ayrımı koyar:

İçkin (immanent) ve aşkın (transcendental) ateizm.

Aristo’nun metafiziki, yanlışlıkla içkin olarak yorumlanmış: Hristiyanlık’ta Aquinolu Thomas ve İslam’da Gazzali ve İbn-i Sina tarafından. O zamanlar tasavvuf, yani İslamiyet-Taoizm sentezi henüz tam değilmiş. Tasavvuf aşkın bir metafiziktir, öyle ki Allah’ı bile aşar (aştığı için Hallac-ı Mansur ortaya çıktı). Bunda Taoizm’in ana metninin (eski) Çince’den çeviri ve yorumları konusunda, Çince ve Arapça’nın (en azından o zamanki Arapça’nın) arayüzsüz kalan uygunsuzluğu rol oynamış.

Oysa, Aristo’nun metafiziki aşkın bir metafiziktir ve bu açıdan ateisttir ama yeni Sokrat olmak istemediği ve ilk dünya fatihi İskender’in peşine danışman olarak takıldığı için, buraları açımlamayı ıskalamıştır.

Yapılacak şey basittir:

Aristo’dan Aquinolu Thomas’a dekki metafizikin, bir fonksiyon çizimi altı alan taraması yapılarak, bunun limiti (tümlevi) alınacaktır ki bu asla teist bir toplam çıkmaz. Mutlak töz, Allah’tan ve Tanrı’dan aşkın ve içkindir. Aristo’nun mantığı bunu gerektirir. Tek tanrılı dinler,  ‘tüm-tüm-tüm-...-tüm’ dizisinin toplamını sonlu olarak alamaz. İlk neden, neden-sonuç ilintisinin dışındadır / üstündedir. Aslında hiçbir yerde ve zamanda değildir. Bunu ilk kez kutsal kitaplar yapsaydı sorun yoktu ama başka bir kitap yaptı.

Nasıl ki Aristo-Lao Tzu sentezi eksikliğini / yokluğunu düzelttiysek, tümüyle mantık söylemi düzleminde, asla ve kata ilahiyat düzleminde değil (çünkü o zaman TCK düzeyinde illegal oluruz), bunu da düzeltiyoruz.

Ateizmler vardı, var ve var olacak.

Ateistler hangi yolu yürüyeceklerini tek başlarına karar verseler gerek, sürü olarak değil.

Bu da, yazarın düşüncesi olarak kalsın. 

(24 Kasım 2008)

Ateizm Cezalandırılırken

“Devamında, ‘Hatta bak şimdi bir ay ben senin tacizlerine maruz kalmamak için s... de olmamasına rağmen ortalık yerde yeme içme özgürlüğümden feragat edeceğim, sene boyu sabahın beşinde ezan sesiyle uyanmak zorunda kalıyorum... 'bak ne kadar mükemmel kainat, kusursuz bir sistem, bunu Allah yaratmadıysa başka nasıl olabilir' geri zekâlılığındaki bir yaklaşımla’ şeklindeki ifadelerle düşünce özgürlüğü ve eleştiri hakkının sınırları aşılarak, İslam dinini aşağıladığı kanaatine varıldığı bildirildi.”


Şimdi ben, bu yargılamayı da eleştiremem. Suç sayılan davranışı övmüş olurum.

Dikkatinizi çekerim: Bu ceza yasası maddesi, anayasasında laiklik olan bir devletin ceza yasasında yer alıyor.

Dikkatinizi çekerim: O laik sayılan orduda, günde 3 öğün, bize yemek verdiği için Tanrı’ya şükrediliyor.

Eh, laiklik olmayınca ne olacağını fantazyanıza bırakıyorum.

Bu haberi, bana 10 yıldır AKP’nin özgürlükçü bir parti olduğunu savunanlara adıyorum.

Ben de dahil olmak üzere, güle güle hapse atın bizi, hatta gömün: Cennete gidersiniz.

(27 Aralık 2011)

29 Mart 2012 Perşembe

Şu Benim Gariban Ateizmim

Bendeniz bir garibanım. Çok eğitim aldım ama hala garibanım. Dolayısıyla ateizmim de çok garibanca oldu.

1963’te 3 yaşımdayken bir gece babam eve gelmedi. Öldüğünü düşündük. Gerçekten az kaldı ölüyormuş. 1958’de vapur batıran İzmit Körfezi fırtınalarından biri, eve dönerken babamı da alıp gidiyormuş.

Sonuçta, Allah yoktu. Bir çocuğun dileğini yerine getirmeyen bir Allah, olsa ne olur, olmasa ne olurdu.

Dayım solak olduğum için elime vururdu. Teyzelerim o zamanlar da yazın göbeğinde olan Ramazan’da oflaya puflaya uyurlardı. Bunlar inançsızlığımda fiilen etkili olmuştur.

10 yaş civarımda, tümüyle dağınık raslantılarla, ‘Kısas-ı Enbiya’yı, Uzak Doğu Asya metafizik klasiklerini (MEB klasikleri, Lao Tzu, Uphanishadlar, vd), nedense 50 yıl filan aynı metinle basılan ‘Kitab-ı Mukaddes’i okudum. Hiçbiri ikna edici değildi.

18 yaşımda Kuran-ı Kerim’i okudum. Müslüman olsaydım, vazgeçerdim. Müthiş bir hayal kırıklığı yaşadım.

Seyyar kitapçılık yaparken, Elmalılı Hamdi’nin ‘Tefsir’ini, ve ‘Sahih-i Buhari’yi de okudum.

Olay artık çığırından çıktı. Şu andaki durumum ateizmden başka bir şey.

Metafizik yanım aşırı güçlü, çünkü ölümü çok yakından kezlerce yaşadım ve tanıdım. Zihin yapım,’eksi varlık’ tanımladı ki bu hiçbir metafizik öğretide yoktur (buna ‘negatif transendentalizm’ denebilir).

Birçok insan beni Müslüman sanır, çünkü onlar açısından bir ateist için fazla ahlaklıydım. Şimdilerde, aynı insanların AKP sayesinde, saçlarını başlarını yolmalarını gülerek ve ibretle seyrediyorum.

1960-2010 arasında dünyada temelde 2 sınıf vardı: Burjuvazi ve proleterya. Oysa benim 51 yıllık yaşamım sefil bir fareden daha aşağıda geçti, 6 ay gerçekten sıvı bokun içinde bile yaşadım. Yani, Marx tanımıyla lümpen bir proleteryadan da aşağıdayım, kaybedecek zincirlerimi bırak, içsel varlığım hiç olmadı. Neyzen Tevfik’sel ve / artı  taoist anlamda hep bir hiç olarak yaşadım.

Bu durumda benim ateizmim feci gariban işi. İlginç olan şudur ki tüm çevrem orta veya üst burjuvazidendir, açlığımı bilirler ve hiçbiri beni doyurmamıştır, Müslüman olanlarını kastediyorum. Yaşamımda borç çok aldım, ödeyemediklerim de çok ama bana hiç fitre veya zekat veren olmadı.

Şöyle söyleyeyim: İnsana günde 2.500 kalori gerekir ve ben en az 5-6 yıl boyunca günde 1.500 kalori bile alamadım. Vitaminsizlikten tavuk karası oldum.

Ancak bende bir Müslüman’da olması gereken bir sabır ve tevekkül var. Yaşadıklarımı hak ettiğimi düşünmüyorum ama benim düşündüklerimi düşünenleri bu ülkede yaktılar, sağ kalmak bana yetiyor da artıyor bile.

Fakir doğdum ve fakir öleceğim. 1 milyon dolar ederinde bir eğitimi bedavaya aldım. 10.000 kitabı bedavaya okudum, 6.000 filmi bedavaya seyrettim. Türkiye kütüphanelerine 3.000 kitap bağışladım. 1.000 sayfa bedava çeviri yaptım. 1.000 saat bedava ders verdim. Kendimce dünyevi borç-alacak defterimi kapattım.

Kimse gariban olmak istemiyor, herkes sınıf atlamak istiyor. Bu durumda, sınıf atlasan da atlamasan da, Müslüman kalamazsın. Latife Tekin’in dediğince: Fakirliğini korumak gerek (kendi de korumadı, ayrı konu.)

Garibanlığa herkesi beklerim, ateizme değil. Asal yalnız bir ateist olmayı seviyorum.   

(3 Ağustos 2011)

Sol Ateistler, Sağ Ateistler

Türk aydınları kavramlar konusundaki bilgi eksikliklerini zihinsel muğlaklığa çevirip, bilmedikleri konuları yokmuş gibi algılarlar.

2000’li yılların global konjonktüründe ateizmin siyasal bir tercih olduğunu pek kavrayamadılar.

Sanırım, şimdi de sağ ateist olabileceğini anlayamayacaklar. Bu bir önyargı değil, deneyim.

Birinci Sanayileşme hala tümüyle globalleşmemiş olsa da (bugün Dünya’nın % 45’i hala kırsal kesimde yaşıyor), İkinci  Sanayileşme 1950’lerde ilk bilgisayarların üretimiyle başlamıştı.

İkinci Sanayileşme’nin 2000 momentiyle 7 öncü vektörü mevcut: Robotçuluk, bilgisayarcılık, uzaycılık, ölümsüzlükçülük, genetik manipülasyonculuk, siborgculuk ve siberuzaycılık.

İkinci Sanayileşme 2010 momentinde 2,5 milyar cep telefonu ve 1,7 milyar internet kullanıcısıyla oldukça yaygın görünüyor ama henüz bir ölümsüz üretilmedi, çünkü yasak ama 9 insan klonlanmış durumda. Yani, İkinci Sanayileşme’nin Birinci Sanayileşme denli yaygınlaşmasına daha çok var.

İkinci Sanayileşme’nin tanım / şifre kodu, bilgi toplumu olması. 20. Yüzyıl’da 7 milyar kişi ortalama 5 yıl eğitime getirilebildi ama hala % 20 nüfus okuryazar değil. Atsarlanan eğitim düzeyi herkesin ikinci bir dille üniversite mezunu olması ki bu 3-23 yaş arası 0 yıl minimum eğitime karşılık geliyor. Bunun da gerçekleşmesine daha çok var.

İşte ateizm, bu bilgi toplumu açısından sağ ve sol olarak ikiye ayrılıyor:

Bilginin artmasını isteyen ateistler, sol ateistler sayılıyor.

Sağ ateistler ise, bilginin azalmasını ilkede isteyenler olarak tanımlanıyor. Agnostikler, skeptikler, panteistler, ateist olup kiliseyi savunan İspanyollar gibileri, Rusya ve Çin Devrimi’nden sonra yeniden dine dönenler, vd sağ ateistler tanımında kalıyor.

AB’de ve AP’de ateist parti bulundurmayan, % 33 ateist nüfuslu Avrupa aydınları ise uç sağ ateist durumunda. O nedenle, kilisenin (veya papaların) hristiyansal tanrıdan daha bilgi azaltıcı olduğunu göremiyorlar.

Türk ateistleri ise kafayı kuma sokan devekuşu tanımında. Düşünün ki 1.000 ateist tanıyorum, hiçbiri çıkıp da ateist olduğunu kamuoyuna beyan edemez, çünkü buna cesaret edemez ama kendine yalan söyler ve dinsel inancını açıklamama özgürlüğü yoluna girdiğini beyan eder.

Birinci Sanayileşme’nin ve 20. Yüzyıl’ın 2 yenik dünya devriminin devrim tanımı hala yenilmedi, çünkü o 2 dünya devriminden sonra da devrim vardı, sonra da var, var da kalacak.

İşte sol ateistler bu söylem düzleminde, hem demokrat, hem devrimci konumunda kalıyorlar. Bu sömürüsel ve dinsel devrimin demokratik yollardan yapılabileceğini değil, öyle yapılmasının uzun vadede daha verimli, kalıcı ve kesin olduğunun deneyimle saptanması demek.

Menzil mi? En az 100 yıl. 3-4 kuşaklık yumuşak telkinli bir eğitim sürecinden söz ediyoruz. 2100’de ise zaten uzaycılık ve ölümsüzlük ateizm ve teizm kavramlarını tümden değiştirecek ve/ya değiştirmiş olacak.

(18 Haziran 2009)

Siyasal Ateizmin Geleceği

AB bir Hristiyan klübü oldu. ABD ise ‘neo-con’lar sayesinde YMCA’ye ve Ku Klux Klan’a geri döndü.

Bu durumda ezilen ve sömürülen İslam alemi de karşı atağa geçti. Tutuculaşma tepkisi duygusallıktan yaygın siyasallığa kaymağa başladı. Afrika’dakiler gibi, hiç umlmadık ülkeler, şeriata kaydı.

Bu durumda siyasal ateizmin önemi çok artıyor.

Bu, hem Naziler’in faşist ateizminden, hem de reel sosyalistlerin ateist engizisyonundan farklı olarak, demokrasiyi koruma derdinde bir ateizm. Yani, saldırıdan çok, insani değerleri koruyucu bir savunma durumunda.

Dünyanın en kalabalık ateist kümesini oluşturan Avrupalılar, savaş olasılığı ortadan kalktığı için, bir ateist parti kurma gereğini duyumsamıyor. Oysa Avrupa Parlamentosu’nda Hristiyanlar nasıl bir grup ise, ateistler de bir grup olsa gerek. Bu konuda sosyalistlerin safında yer almaya hiç gerek yok.

Bugün dünya ateistlerinin zayıf yönü, bireysellikleri öne çıktığı için, küçük kümeler durumunda kalmaları. Bunun bir konfederasyon veya BM nezdinde bir alt kurum olarak toparlanması gerekli.

Bu iş de epeyi uzun süre alacak. Belki 30-35 yıl.

(22 Ekim 2006)